Köyde büyüdük, doğanın tam içinde, toprakla iç içe. Bizim için dünya, gözlerimizin önündeki dağlardan, tarlalardan, meyve ve sebze bahçelerinden ibaretti. Hayat zordu ama bu zorlukları göğüslerken öğrendik biz. Çünkü her adımda biraz daha büyüdük, biraz daha olgunlaştık, biraz daha sabırlı olduk. Küçük yaşlarda başladık hayatın ağır yüküne. Elin kaşık tuttuğunda iş de tutardı. Evin her işinde yer almak, büyümenin ve ailenin bir parçası olmanın gereğiydi.

Altı yaşında, babamın bahçesinde toprakla uğraşır, gecenin iki'sinde tütüne gider, sabah gün ışırken tütünden dönerdik. Buğday tarlalarında tırpan biçer, patozdan ekin alırdık. Babaannemle birlikte yemek pişirir, hatta bazen kuzuları güderdik. O zamanlar, aileye duyduğumuz saygı yüzünden, bir iş yapmadığımızda kendimizi işe yaramaz hissederdik. Bir yandan öğreniyorduk, diğer yandan her geçen gün hayatın ne kadar zor olduğunu daha iyi anlıyorduk. Çocuklar, köyde büyürken sadece oyun oynamaz, iş de yaparlardı.

Çocukluğumu şehirde yaşayan çocuklar gibi yaşamasam da, onlardan daha şanslıydım; özgürdüm. Dağ, taş, meyve ağaçları, doğa, tabiat, hayvanlarla iç içe yaşadık. Her istediğimizi alamazdık ama mutluyduk üzerimizdeki kıyafetler, annemin büyük kıyafetleri küçültüp dikmesiyle olurdu. Oyuncağımız hiç yoktu, kendi oyuncağımızı, bebeğimizi kendimiz yapardık. Anlayacağın, küçük yaşta üretmeyi öğrendik. Şimdiki çocukların her istediği oluyor; her istediğini yiyor, her istediğini giyiyor ama yine de memnun değiller ve doyumsuzlar. Ama biz öyle değildik. Komşunun çocuğunda varsa bizimle, biz de varsa, komşu çocuğuyla paylaşırdık. Biz o yaşta öğrendik paylaşmayı, merhameti. İyi ki köyde büyümüşüm, iyi ki köy çocuğu olmuşum, çünkü o topraklarda yetişen çocuklar daha merhametli, daha hakka ve hukuka dikkat eden nesiller oldu.

Evimizdeki en değerli kişi, nur yüzlü babaannemdi. O, sadece evimizin büyüğü değil, aynı zamanda yol gösterenimizdi. Onun elleriyle işlediği her şeyde sevgi vardı. Bize sevgiyi, huzuru, sabrı, mutluluğu nasıl bulacağımızı o öğretti. Babaannem, her zaman çok çalışkan, çok merhametli ve çok bilgeydi. Küçük yaşta başladığım her işe, onun öğütleri eşlik ederdi. O zamanlar, işlerin ne kadar zor olduğunu bilsek de, babaannemin her yaptığı, her söylediği o kadar içtendi ki, hiç yorulmazdık.

Babaannem bir köy kadınıydı; eğitim görmemişti ama bilgisi, hayat bilgeliği ve yılların ona kazandırdığı deneyim, dünyanın en değerli kitaplarından çok daha kıymetliydi. "Kız çocuğu okumaz" denilen bir zamanda, babaannem üç gün okula gitmişti. Okumak, öğrenmek onun en büyük tutkusu değildi belki ama zekâsı öylesine keskin ve akıllıydı ki, eğitimsizlik, onun dünyasında hiçbir engel teşkil etmezdi.

O, bize hayatı öğreten, her küçük ayrıntıyı değerli kılan kadındı. Her zaman sabırla, sevgisini işleyerek, yavaş yavaş hayatın dertlerinden daha fazlasını öğrenmemizi sağlardı. O zamanlar, belki de en çok onu izlerken, bir şeyin farkına varırdık: Hayat zor olsa da, her bir zorluk sabırla aşıldığında bir anlam kazanırdı.

Bazen, tarlalarda çalışırken, birbirimize gülerek şarkılar söylerdik. O zamanlar hayatın en büyük zorlukları, nehir gibi geçerdi. Ama bu zorluklar, bizi birbirimize bağlayan, sabrı, sevgiyi ve dayanışmayı öğreten şeylerdi. Bir kuzu doğmuşsa, o an bütün köy sevincinden uçardı. Bir yağmur yağarsa, o yağmurun ardından çıkan gökkuşağının peşinden tüm çocuklar koşardı.

O günlerden geriye sadece anılar kaldı. Babaannem hep güler yüzlü, hep sabırlı, hep sevgi doluydu. Onun gidişi, bir eksikliktir içimde. Ama biliyorum ki, o her zaman yanımda olacak, her anımda izleriyle var olacak. Babaannem, bana sadece köyün işlerini değil, hayatı nasıl seveceğimi, zorluklarla nasıl baş edeceğimi ve sevgiyi nasıl büyüteceğimi de öğretti.

Geriye sadece o hatıralar kaldı. Bir dağın yamacında, rüzgarın sesiyle birlikte, babaannemin sesini duyar gibi oluyorum. O ses, bana hep hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Bir zamanlar her şey çok zordu ama babaannemle birlikte her şeyin üstesinden gelmeyi başarmıştık. Ve belki de hikayemizin sessiz satırlarında, işte o zorlukların içinde bulduğumuz en büyük güç gizlidir: Sevgi, sabır, azim ve buruk bir hüzün.